1 Mayıs 2011 Pazar

Mineral nedir?

Mineral doğal şekilde oluşan, homojen, belirli kimyasal bileşime sahip ve belirli bir kristal öz yapıları olan inorganik kristalleşmiş katı bir cisimdir. Buna göre minerallerin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

Doğal olarak oluşur.
Herhangi bir parçası bütününün özelliklerini taşır.
Belirli bir kimyasal formülü vardır.
Katı halde olup nadiren sıvıdır.
İnorganiktir. (yani doğada bulunur)


Mineralojinin oluşan maddeleri ihtiva ettiği için bu bakımdan sınırlandırılmıştır. Teknolojinin ilerlemesiyle a sentetik olarak elde edilen kimyasal bileşikler mineral sayılmazlar. Bu yapay bileşikler halindeki katı maddelere doğada tabii halde rastlanmaz. Dolayısıyla da doğal şartlarda oluşturulamazlar. Bu tür katı maddelere "yapay mineraller" adı verilebilir. Bu tür yapay mineraller de, tabii minerallerde olduğu gibi benzer kristal iç yapılarına sahiptir.

Minerallerin doğada veya deneysel olarak yapılan incelemelerde de gözlendiği gibi, oluşum şartları bunların belirli fizikokimyasal şartlarda (belirli sıcaklık ve basınç altında ve ortamın kimyasal durumu gibi) oluşurlar. Buradan mineralojinin bir amacının da minerallerin oluşturduğu yerkabuğunun kimyasal ve fiziksel yapısının öğrenilmesi, yerkabuğunun tarihinin bilinmesi ve yeraltı kaynaklarından yararlanılması olduğunu anlıyoruz.

Mineraller belirli bir kimyasal bileşime sahiptirler. O halde her mineral bir kimyasal formül ile ifade edilir. Minerallerin kimyasal formülleri genellikle sabittir. Ancak belirli sınırlar içinde belirli kaidelerle değişebilir. Çok ender olarak saf elementler (altın, gümüş, bakır vs) şeklinde oluşan mineraller, yerkabuğunda meydana gelen doğal fizikokimyasal olayların ürünleridir.

Minerallerin bir diğer özelliği de inorganik oluşudur. Yerkabuğunda bulunan petrol, kömür, fosil ve reçine gibi maddeler mineralojinin kapsamına girmez. Ancak nadir de olsa organik mineraller de vardır. Mesela "kehribar" gibi.

Minerallerin katı olmaları düzenli bir atomsal iç yapıya sahip olduklarını gösterir. Mineral kristallerinin dış yapıları incelendiğinde düzgün geometrik dış şekilli oldukları görülür. Yine aynı şekilde iç yapılarının da düzgün olduğu görülür. Minerallerin "cıva" gibi sıvı olan tipleri de vardır.

Mineraller homojen bir yapıya sahiptirler. Alınan bir mineral örneğinin her tarafı aynı mineralden ibaret olmalıdır. Ancak her mineralde az veya çok yabancı mineral varlığı bulunmaktadır. Yabancı madde oranının çokluğu, mineralin özelliklerini değiştirir. Esasta; gözle görülebilen boyutta homojen olması basit tanımlama için yeterlidir.

Mineraller



Yerkabuğundaki katı, çoğunlukla kristal {bak. KRİSTAL) yapılı kimyasal karışımlara (bileşiklere) mineral denir. Mineral ile kayaç birbirine karıştırılmamalıdır. Belirli bir minerali kayaçtan ayıran temel özellik, o mineralin her zaman aynı kimyasal bileşime sahip olmasıdır. Aynı tür mineralden alınan örneklerde her zaman aynı elementler, aynı miktarlarda bulunur; ama aynı tür kayaçtan alınan örnekler birbirinden çok farklı bileşimlerde olabilir. Kayaçlar genellikle çeşitli mineral karışımlarından oluşur.
Minerallerin önemlice bir bölümü korkayaçlarda oluşmuştur; bazen volkanik kayaç da denen korkayaçlar, magmanın, yani erimiş haldeki mineral maddeleri karışımının soğuyup katılaşması sonucunda ortaya çıkan kayaç türüdür (bak. Kayaç). Erimiş kütle soğurken mineral kristalleri oluşur. Granit kayaçlarında bulunan mika, feldispat, hornblend ve kuvars mineralleri bu biçimde oluşmuştur (bak. KUVARS; MİKA). Bazı başka mineraller ise, başkalaşım kayaçlarındaki (yüksek ısı ve basınç etkisi altında değişime uğramış kayaçlar) ısının ve basıncın etkisiyle oluşmuştur. Şeyllerde görülen grena bu tür bir başkalaşım mineralidir.
Korkayaçların aşınması (bak. AŞINMA) sonucunda, bu kayaçlardaki mineraller kayaç bloğundan ayrılarak akarsularca başka yerlere taşınır ve buralarda dibe çökerek, kumtaşı, kiltaşı ve konglomera (karışım) çökellerini oluştururlar. Örneğin kumtaşı, kuvars taneciklerinin bu yolla birikip birbirine yapışmasıyla ortaya çıkar (bak. Kumtaşi).
Bazı mineraller ise çözeltiden çökelme yoluyla damarlar halinde oluşur. Korkayaçlar soğurken sular, kayaçlardaki çeşitli mineralleri eriterek (çözündürerek) uzaklara taşır; daha sonra bu kızgın sular yerkabuğundaki çatlaklar arasından süzülürken, içindeki mineraller çatlaklara çökelir ve böylece mineral damarları ortaya çıkar. Mineral damarlarının büyük bölümü, önemli miktarlarda değerli metaller içerir.
Sarkıt ve dikitler, çoğunlukla kalsitin çökel-mesiyle oluşur (bak. SARKIT VE DİKİT). Tuzlu suyun buharlaşması sırasında ise, bazı mineraller belirli bir düzen içinde çökelir. Önce kalsiyum ve magnezyum karbonatların çökelmesiyle kireçtaşı yatakları oluşur; bunu, kalsiyum sülfatın çökelmesiyle ortaya çıkan alçıtaşı ve anhidrit izler; daha sonra sodyum klorürçökelerek kayatuzunu oluşturur; son olarak da potasyum tuzları çökelir.
Bazen minerallerde az miktarlarda da olsa bazı yabancı maddeler (mineralin kendisinden başka maddeler) de bulunabilir. Katışkı denen bu maddeler, mineralin kimyasal bileşimini pek etkilemese bile, onun görünümünde belirgin değişikliklere yol açabilir. Örneğin, zümrüte parlak yeşil rengini veren, bu maddeyi oluşturan beril (berilyum ve alüminyum silikat) mineraline çok az miktarda karışmış olan krom oksittir. Mermerlere değişik renkler kazandıran maddeler de, bu tür katışkılardır. Demir tuzları yakut ve topazı, manganez ise ametisti renklendirir.
Mineralleri, kimyasal bileşimlerinin dışında birbirinden ayıran bazı özellikleri vardır. Bunlar, kristal biçimleri, kristallerinin iç yapısı, renk ve parlaklıkları, özgül ağırlıkları (bak. Yoğunluk), sertlikleri, çözünürlükleri (sıvı içinde erime yetenekleri) ve ısıtıldıklarında ne tür bir davranış sergiledikleridir. Mineraloji uzmanları, inceledikleri örneğin bütün bu özelliklerini saptadıktan sonra, onun hangi mineral olduğuna kesin olarak karar verebilirler. Bütün bu incelemeler kesin bir sonuç vermezse, örnek X ışınları altında ayrıntılı bir kimyasal çözümlemeden geçirilir (bak. X IŞINLARI).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder